YAŞAMIN İZDÜŞÜMLERİ> Leopar kürklü ceket

Sara YANAROCAK“Aşkenaz” sözcüğü İbranice lisanında Almanya anlamına gelmektedir. Ren Nehri`nin Almanya Bölümü`ndeki topraklarda, kuzey Fransa`da ve daha sonra göçler sonucu Batı Avrupa`ya yerleşen Yahudilere de “Aşkenazim” adı verilir. Aşkenaz Yahudi`lerinin tarihi sürülen Yahudilerin Roma lejyonları ile birlikte götürüld

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba

Silvi NAMER

Yoksul denilebilecek ortamda yetişen Liyana yirmi yaşlarında çok hoş bir genç kızdır. Henüz etrafa gülücükler saçan minicik bir bebekken, babasını trafik kazasında kaybeder. Terzilikle geçimini sağlayan annesinin, gündüzünü gecesine katmasıyla ancak lise mezunu olabilmiştir. Zira ciddi rahatsızlıklarla boğuşan anneciğinin işlerini aksatması, bütçelerini epey sarstığından, Liyana bir konfeksiyon atölyesinde çalışmaya mecbur kalır. Okuma aşkı ile tutuşan genç kız, üniversiteye gidememenin ezikliğini yaşayarak kendini oldukça mutsuz hissetmektedir. Bu arada atölyede samimiyet kurduğu iş arkadaşı Perli neşeli, hoş sohbet, sevgi dolu on dokuz yaşlarında cici bir kızdır. Çoğu zaman umutsuz ve karamsar bir tablo sergileyen Liyana’yı elinden geldiğince teselli etmektedir.
Bir hafta sonu Perli’nin evine ziyarete giden Liyana, çayını yudumlarken arkadaşı ile dertleşmektedir:
- Bizim şu halimiz ne olacak? Fazla okumamışız. Giyiniş tarzımız ise berbat. Bizlere dönüp bakacak gençleri, doğrusu pek merak ediyorum. Hayatımız boyunca bu işte yıpranmaktan asla kurtulamayacağız. Bazen müthiş bir ümitsizlik tüm benliğimi sararken, gözlerimden boşanan yaşlara bir türlü engel olamıyorum.
Perli neşeli bir kahkaha atarak:
- Amma kötümsersin tatlım. Aynada kendini hiç izlemez misin? Ne kadar güzel ve alımlı olduğunu göremiyor musun? Sadece, gülmeyi öğrenmen lazım. İşte o zaman yaşantın tamamen değişecektir. Geçenlerde okuduğum ve tesiri altında kaldığım bir yazıdan sana söz etmek istiyorum. Beni dikkatle dinlersen sevinirim.
Perli okuduğu öyküyü tatlı bir sesle Liyana’ya anlatmaktadır: “Evlerin birinde dört kocaman mum varmış. Bir gece dördünü de yakmışlar. Aniden mumlar aralarında konuşmaya başlamışlar:
Birinci mum üzgün bir eda ile:  “Benim adım ‘İnanç’. Artık kimse kimseye ve hiçbir şeye inanmıyor. Etrafı aydınlatmamın anlamı kalmamış. Ben sönüyorum” demiş ve sönmüş.
İkinci mum: “Benim adım ‘Mutluluk’. İnsanların çoğu, ismimi içeren sözcükten faydalanmıyor. Mutlu olmanın yolunu pek bilen yok galiba, onun için ben de sönüyorum” demiş ve sönmüş.
Üçüncü mum: “Benim adım ‘Sevgi’. Bu günlerde ismimi kullanan ve hayattaki önemini anlayabilen olmadığı gibi, bir de benden bucak bucak kaçıyorlar. Yanmam boşuna ben de sönüyorum” demiş ve sönmüş.
Dördüncü mum: “Benim adım ‘Umut’. İsmimle gurur duyuyorum. Ben var oldukça ve yanmaya devam ettikçe sizler; İnanç-Mutluluk-Sevgi, sonsuza dek benimle birlikte etrafı aydınlatacaksınız”.
Bunun üzerine dördüncü mum şöyle bir silkinerek etrafa yaydığı kıvılcımlarla diğer üç mumu yakmayı başarmış. Dördü birden bulundukları yere parlak ışınlarını yayarken tamamen susmuşlar. Etrafta huzur dolu bir sessizlik hüküm sürüyormuş. Hikayesini bitiren Perli, arkadaşına fikrini sormaktadır:
- Nasıl, beğendin mi?
Liyana gülümseyerek:
- Sevgili dostum, cidden çok enteresandı. Bu arada bana ulaştırmak istediğin mesajı aldım. Şimdiden sonra “Umut” denen o sözcüğe sarılarak yaşamayı öğreneceğim.
Aradan tam bir ay geçer. Yılbaşı arifesidir. Genç kızlar ailelerine ufak tefek hediyeler alabilmek için patronlarından öğle paydosunda bir saatlik izin alırlar. İş yerlerine yakın olan caddede kol kola gezinerek süslü vitrinlerde duran ateş pahası kıyfetlere bakmaktalar. Erişemeyecekleri oyuncaklara hasret kalan çocuklar gibi, harika elbiselerin onlara ait olabileceğini düşünerek hayalini kurmaktan kendilerini alamıyorlar. Aileleri için aldıkları hediyeler ellerinde, iş yerine dönmek üzere olan genç kızlar, bir kürkçü dükkanının önünde dururlar. Vitrindeki leopar kürkünden yapılmış harika cekete gözlerini diken Liyana, aniden dükkana girmeye karar verir.
Perli arkadaşına mani olmaktadır:
- Ne yapıyorsun? Delirdin mi?
Liyana ise gülerek:
- Şu leopar ceketin üstümde nasıl duracağını merak ediyorum.
Liyana gayet rahat bir tavırla orada bulunan genç tezgahtara kürk ceketi göstererek ona giydirmesini istemektedir.
Genç adam ceketi giydirirken, Liyana’ya hayranlıkla bakmaktadır. Onu süzen deniz mavisi gözlerden müthiş etkilenen genç kız yanaklarının alev, alev yandığını hisseder. Çabucak ceketi üstünden çıkartarak delikanlıya geri verirken ona teşekkür eder. Ardından, satıcının bir söz söylemesine fırsat vermeden, Perli ile birlikte dükkandan dışarı fırlarlar.
Perli alaylı bir tavırla arkadaşına takılmaktadır:
- O, bakışlara ne demeli? Kesin delikanlı sana aşık olmuştur. Pek haksız sayılmaz. Zira leopar ceketin içinde en ünlü mankenlerden farksızdın. Tam anlamıyla muhteşemdin.
Aradan iki ay geçmektedir. Perli müthiş bir diş ağrısıyla işe gelir. Sancıdan kıvranmaktadır. Patronu genç kızın durumunu görerek, dolaylarda muayenehanesi bulunan kendi dişçisine telefon ederek ona işçisini yollayacağını bildirmektedir. Bu arada Perli’ye refakat etmesi için Liyana’ya izin vererek, onlara dişçinin adresini tarif eder.
Genç kızlar dişçinin salonunda beklemekteler. Derken bir hasta bakıcı, “sıradaki” diye seslenir. Kızlar yerlerinden kalkalarak dişçinin odasına girdiklerinde şaşkınlık içindeler. Zira eşsiz deniz mavisi gözleri olan kürkçüdeki delikanlı, beyaz önlüğü ile karşılarındadır. Perli dişçi koltuğuna otururken, Liyana yutkunarak:
- Affedersiniz, sizin ikiz kardeşiniz var mı? Az ötedeki kürkçüde size çok benzeyen bir genç görmüştüm.
- İkizim yok. Size kürk ceketi giydiren bendim. O, gün babam rahatsızlandığından, tüm öğleden sonramı onun dükkanında geçirmeye mecbur olmuştum.
Liyana’nın yanakları kor gibi yanmaktadır. Murat adını taşıyan genç dişçi Perli’yi muayene ettikten sonra dişin tedavisine başlamaktadır. Genç kızın rahatsız olan diş etlerinin yüzünden üç hafta boyunca aralıklarla dişçiye giden kızlar, Murat’la güzel bir dostluk kurarlar. Liyana ile genç adam arasında sımsıcak bir his doğar ve birlikte çıkmaya başlarlar. Bir sene sonra delikanlının ailesi, bu izdivaca pek sıcak bakmamasına rağmen, oğullarının büyük aşkını kabul eder. Sonunda Liyana çok sevdiği yakışıklı ve zengin bir eşe sahiptir. Düğün gecesi oteldeki odalarına çekildiklerinde, Murat genç kadına kocaman bir kutu uzatmaktadır. Rengarenk kurdelelerle bağlı, süslü kutunun kapağını açtığında, son derece duygulanan Liyana, kocasına sarılırken böyle harika bir adamın karısı olduğu için Tanrı’ya şükretmektedir. Kutunun içinde, bir yıl evvel çok beğendiği leopar ceket durmaktadır. Üstünde iliştirilmiş kartta şunlar yazılıdır:
“Bu ceket sayesinde tanıdığım ve çok sevdiğim birikicik karıcığıma tüm kalbimle.”
Liyana bu satırları okurken, Perli’nin ona “umutla” ilgili anlattığı öyküyü anımsamaktadır. Değerli arkadaşının hak etitği mutluluğa kavuşmasını candan dilemektedir.
İki sene sonra Perli, dürüst ve sevgi dolu bir gençle evliliğe adım atmaktadır.
Liya ve Perli’nin aralarındaki derin arkadaşlık duygusu, seneler geçtikçe güçlenmektedir. Hayatın engebeli yollarında birbirlerini destekleyerek sevgi ile kenetlenirler.

Yaşantımızın her döneminde “Umut” denen o güzel sözcüğü, içimizde sönmeyen bir ışık gibi yanmasına yardımcı olmalıyız. Sevgi ve mutluluğun evinizden asla eksilmemesi dileğiyle.